24 Haziran 2009 Çarşamba

isyan


"Yeter artık dayanamıyorum!"

Belli ki bu cümle isyana açılan kapı. Peki dayanmak için ne yapmalı?
"Sabret" "Sabrın sonu selamet"
Demesi kolay! Ama seni çileden çıkarıyorlar. Haksız yere suçluyorlar! Sus sus sussss nereye kadar?! Nasıl dayanır bu yürek?

"Anlıyor musun, duyuyor musun beni Allah'ım? Artık dayanamıyorummmmm!!"
Ne talihsiz bir cümle! Ama öyle!
Suss melankolik kız daha fazla konuşup isyana gitme.

Affet nolur affet beni Rabbim
Kendimle çelişiyorum neyleyim?

Son noktanın virgüle dönüşü


Hayat bir şans daha verir bazen insana. Hayat mı şansı veren yoksa hayatı veren mi o şansı veren?



Bir tebessüm kurtarır belki bir hayatı.
Bir telefon,
Bir mesaj belki de...

Uçurumun kenarındayken, bir adım kalmışken boşluğa
Omzundan tutan sıcak bir elle sarılırsın belki de hayata.
Yaşamak benim için buraya kadar dediğim bir anda çalan o telefon, bu sıcak el gibiydi işte bana:


Karar vermiştim son nokta mı atacaktım hayata.
Elime geçen bütün ilaçları bir bardağa çıkarıp koydum, kapsullu ilaçları açıp boşalttım bardağa. Sonra su koyup, "herşey buraya kadar, artık bitti" diyerek karıştırdım karışımı.

Ağlıyorum hıçkıra hıçkıra. Aslında istemiyorum kendi elimle hayatıma son vermek. İstemeyişim de beni var edenin bunu istemeyişinden aslında. Çünkü beni bu hayata bağlayan başka hiç bir şey yok.

Allah'ım affet beni diyorum; O'na isyan ederken de.
Allah'ım yardım et diye sığınıyorum; O'na yüz çevirirken de...

Bir yudum içiyorum karışımdan sonra.
Ellerim o kadar titriyor ki sallanan bardaktan sular sıçrıyor etrafa, göz yaşlarımla beraber ıslatıyor halıyı.

Yapmalıyım diyerek derin bir nefes alıp tam kafama dikecekken bardağı,
bir telefon çalıyor hem de ne ısrarlı...
Açıyorum telefonu titrek, boğuk bir sesle ve ağlamaklı
Arayan abim soruyor ne oldu diye telaşlı
Susamıyorum, konuşamıyorum
sadece gel diyebilyorum.

Hiç aramayan abim tam o an arıyor
Belli ki yaşamı yaratan, yaşamamı istiyor
Ve onu elçi yapıyor.


İşte bir telefonla insan böyle yeniden doğuyor...

17 Mayıs 2008 Cumartesi

Sevgili beyaz kâğıt



Eskiden bulduğum bir kağıda işte böyle içimi döker, rahatlardım. Belki de rahatladığımı sanardım.
Zavallı kâğıtcıklar saçmalıklarımla delirirlerdi belki de.
Şimdi de buraya yazıyorum. okuyanın olduğunu sanmıyorum; tıpkı bu beyaz kağıtcığı okuyanın olmadığı gibi.
Olsun ben yine de yazcam.
Belki benim gibi birileri daha vardır da hep beraber bunalım takılan bir grup oluştururz
Kim bilir...